Taekwon Do

Boks
28 Kasım 2016
Kick boks
28 Kasım 2016
hepsini göster

Taekwon Do

TAEKWON DO’NUN TARİHÇESİ
Uzak Doğuda yaşayan insanlarda tıpkı diğer insanlar gibi kendilerini korumak için doğuştan gelen bir içgüdüye sahiptirler. Refleks olarak da adlandırabileceğimiz bu temel içgüdü saldırıya maruz kalındığında vücudu korumak için eğilip, kaçmasına verilen genel ifadedir. Savaş sanatları insanların birbirleri arasında girdikleri kavgalar sonucu güçsüz olanın güçlü olanı yenebilmek için yaptığı planlar ve fikirler sonucu ortaya çıkmıştır ki pek çok medeniyet birbirinden bihaber olsa da bu her millette kendini göstermiştir. Biz de buna dayanarak diyebiliriz ki dövüşmeyi öğrenmek, insan tabiatının kendi iç dünyasında var olan bir gereksinim, kurtuluş yoludur. Böylesine bir gereksinim zaman içinde Kore’de kendine Taekwon do adı altında vücut bulmuştur. Korelilerin, Çin, Moğol ve Japonlara yakın olmasından dolayı onların savaş sanatlarından da etkilenmiş ve ortaya koyulan esinlenmelerde savaşlarda düşmanlarla girilen mücadelelerin izleri gözle görülür hale gelmiştir. Yalnız savaş sanatları ile değil, aynı zamanda birbirleriyle ticari etkileşim içinde olan bu devletlerin aralarında ki alışverişler sadece ekonomik bir pazar olarak kalmamış ve savaş sanatları pazarının da büyümesine sebebiyet vermiştir. Ayrıca Kore halkı yoğun bir şekilde Çin felsefesine ait Budizm inancını benimsemiş ve Konfüçyüs’ün izlerini tarihlerine aşılamışlardır.
Kore savaş sanatlarıyla öylesine ilgiliydi ki dövüş teknikleri ve bulunuşu Antik Kore dönemine kadar uzanmaktaydı. Bu yargıyı elbette kaynak olmadan, söylentilere bağlı kalarak belirtmedik. Koreliler erken dönemi anlatan savaş sanatları ile ilgili pek çok kaynağı bizlere ulaştırmayı başarmışlar ve savaş sanatları hakkında ki tarihi eserleri günümüze ulaştırıp Taekwon do’ya ışık tutmuşlardır. Belirli kurallar ve sınırlamalarla boks gibi müsabaka sporu olarak gelişmiş ve bugün dünyanın en çok popüler olan savaş sanatları arasına arasında yerini almıştır. 1988 olimpiyatlarında gösteri sporu olarak tanıtılan Taekwondo, 2000 yılından itibaren resmen olimpik bir spor olmuştur.
Koogoryo (M.Ö.37-M.S.688): Kraliyete ait mezarlıklarda duvarlara resmedilen figürler ve kişiler çağın hayata bakış açısını yansıtmaktaydı. Kakjechong ve Mooyongchong mezarlarının duvarlarında yer alan resimlerde iki savaşçının natürel bir biçimde dövüşe tutuştukları bir motif ele alınmıştı. Mezarlığın girişinde iki tarafta da Keumgang mufafızları yer almaktadır ve buradan 3. Yüzyılda Kore’de silahsız dövüş sanatları eğitiminin verildiği ve yaygın olduğu anlaşılmaktaydı. Koogoryo halkı yaşadıkları dönemde savaşçılıkları ve ölümün üzerine yürüyen cesaretleriyle kendilerinden çok fazla söz ettirmeyi başarmışlardı. İncelenen eserlerin yaşına bakıldığında da anlaşılmaktadır ki Koogoryo halkı kültürlerinin doğuşundan buyana kendilerini dövüş sanatları ile ifade eden Çinlilerden iki yüzyıl önce silahsız dövüş tekniklerini bildikleri ve uyguladıkları ortaya çıkmaktadır. Koogoryo döneminde ‘Sonbae’ adı ile çağrılan kraliyete tamamıyla sağdık bir savaşçı birlik vardı. Bunlar birer asker değil, erdemli ve karakterli savaşçılardı çünkü bunun için eğitim almış ve eğitimlerinde bunun için doğduklarına inandırılmışlardı. Dönemin yaşamını anlatan Chosun hanedanına ait bir kitapta şunlar kaleme alınmıştır:
‘’Her sene Mart’ın 10’unda bir törende insanlar bir araya getirilerek kılıç dansı, okçuluk, suban gibi halktaki zafer coşkusunun unutulmaması amacıyla yarışmalar düzenlenecekti.’’
Silla (M.Ö.57-M.S.825): Hyokkedse ‘Silla Krallığı’nı kurduğunda etrafı güçlü devletlerle sarılı idi ve güçlü krallıkların tehdidi altında bulundukları halde Silla halkı güçlü uluslara yenilmedi ve varlığını Hwaranglar sayesinde 992 yıl (neredeyse bin yıl) sürdürmeyi başarmıştı. Hwarangdo Silla dövüş sanatının bir biçimi olup, savaşçılarının krallığa koşulsuz inanç, güven ve vatanı candan aziz tutma duygularıyla savaşçılar eğitiliyordu. Hwaranglar kraliyet tarafından büyük yarışmalar ile seçildikten sonra birlikler halinde yaşamakta ve bu süre zarfında avcılık, kılıç, binicilik, okçuluk ve Hwarangdo (Taekwondo) ile genç yaşta tanışıyorlardı. Savaşların olmadığı dönemlerde Hwaranglar acil müdahale, kale ve yol işçiliği ile ilgileniyorlar ve savaş zamanında, savaş meydanlarına çıkıp gerekirse krallıkları için gözünü kırpmadan canlarını feda ediyorlardı.
Budizim’den etkilenen Hwaranglara zaman içerisinde Budist rahipler hocalık yapmaya başlamış ve savaşçıların manevi dünyalarında derin izler bırakmışlardır. Rahip Wonkwang Popsa Hwarang’ın hayat felsefesini anlatan Beş Emri yazmıştır:
1.Krallığa daimi sadakat ile hizmet etmek
2.Anne ve babaya her daim sevgi ile yaklaşmak
3.Dostlarına karşı dürüst olmak
4.Savaş meydanlarından asla kaçmamak
5.Ayrım gözetmeksizin gereksiz yere can almaktan kaçınmak
Silla Kraliyetinin büyük liderlerinin çoğu aynı zamanda Hwarang üyeleridir.
Baekje (M.Ö.18-M.S.661): Bir dönemin ruhunu bir milletin savaş sanatında ki tekniklerinden ve savaşlarda ki sergiledikleri taktiklerden okumak mümkündür. Koogoryo, Baekje ve Silla birbirleri arasında mücadelelere devam ederken, Çin’de yarımada üzerinde gövde gösterileri yaparken Baekje krallığıda savaş sanatlarında Koogoryo ve Silla’dan geri kalmamış ve aynı zamanda en az onlar kadar eseri gelecek kuşaklara miras bırakmışlardı. Krallık zamanında halk dövüş sanatlarına yoğun ilgi göstermiş ve savaştan ziyade bakış açılarını sportif aktivitelere dönük olarak değiştirmişlerdi. Halkın en sevdiği spor silahsız dövüş olan Tosunkongkwon olmuştu. Bu oyunları kazanan kasabanın kahramanı ilan edilir ve savaş zamanlarında çiftçilerden oluşan askerlerin komutanı olarak görev üstlenirlerdi.
628 yıl devamlılığını sürdüren Baekje krallığı binicilik, okçuluk ve dövüş sanatlarına ilginin çok ötesinde hayatlarında bir yer vermiş ve sevmişlerdi. Krallıkta yalnızca askerler değil, aynı zamanda halk da dövüş sanatlarına büyük bir ilgi göstermiş ve ustalaşmışlardı (ulus da savaş sanatlarında eğitim görmüş birer savaşçıydı). Baekje krallığı Uija döneminde, Silla ve Çing güçlerine karşı girdiği savaşta yenildiği 660 senesine kadar varlığını sürdürmüş ve halkına sevgi ile yaklaşan bir krallık olmuştur.
Koryo (M.S.918-1392): Silla’dan sonra Kore birliğini sağladı ve 5 asır boyunca varlığını sürdürmeyi başarmıştı. Koryo kraliyeti Subak’ı daha sistematik olarak ele aldı ve askeriyedeki talebelerin giriş sınavlarında zorunlu bir değerlendirme ölçüsü olarak ele alındı. Subak sanatındaki tekniklerde ölümcül darbeler üzerinde yoğunlaştırıldı ve askerlerin kendileri birer silaha dönüştü. Ayrıca savaş meydanlarında, savaş provaları yapılan eğitimlere çeşitli aktivitelere de yer vererek askerler zorlu koşullara hazırlıklı hale getirildi. Kore yarımadasında birlik sağlandıktan sonra kraliyetin ve halkın birincil beklentisi ulusal güvenliğin uluslararası tehditlere karşı savunulması olmuştu. Halkın arasından çıkan yetenekli ve azimli dövüşçüler doğrudan subay olarak orduya alındıklarına dair pek çok kaynakta kanıtlar mevcuttur.
Subak dövüşçüleri arasından bazıları o kadar ustalaşmıştı ki sıradan dövüşçülerin hayal edemeyeceği güç gösterilerini yaparken halkın arasında efsaneleşiyorlardı. Çıplak el ile yaptıkları vuruşlar öylesine güçlüydü ki kimi zaman duvarları dahi parçalıyorlardı. Subak, Koryo krallığı döneminde popularitesini hiç olmadığı kadar arttırdı ve festivallerde kralların önünde Subak maçları düzenlenmeye başlandı. Elimizdeki tarihi kayıtlar incelendiği zaman Subak yalnız savaş sanatı olarak değil, meydanlarda yapılan müsabaka sporu da olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yi (Chosun)(M.S.1393-1910): 18. Yüzyılın son çeyreğinde Kral Chongjo, Yi Deokmoo’dan savaş sanatları hakkında detaylı ve anlatımı açık bir eseri kaleme almasını kendisinden rica etti (Bu rica onun için bir emirdi). Deokmoo, hükümdar için hazırladığı bu kitapta savaş sanatlarını tüm ayrıntılarıyla açıkladı ve krala takdim etti. Bu kitap özellikle silahsız olarak yapılan (yumruk ve tekme kullanılarak) dövüş tekniklerine tüm detaylarıyla yer veriyordu ve ayrıca içeriğinde Taekwondo temel figürleri ve poomsae’lerden 40’a yakın teknik hareketin çizimlerine de yer verilmişti. Ülke savunma sanayisi için üretilen silahlar yenilendikçe, dövüş sanatları merkezi hükümetin desteğini zamanla kaybetmeye başlamıştı çünkü artık savaşlarda dövüş teknikleri işe yaramaz hale gelmişti (Tüfek icat olundu, mertlik kayboldu – Köroğlu).
Yi Hanedanlığı öğretilerini, Konfüçyüsçü temel fikriyat üzerine oturtmuştu ve bunun sonucu olarak Budizm dini zayıflamaya başladı. Savaş sanatlarından ziyade Konfüçyüs edebi öğretileri burada ön plana çıkmaktaydı ve bununla birlikte Yi Hanedanı arşivlerinde, subayların kendilerine asker seçmek için Subakhui dövüşleri tertip ettiklerini ve de bu dövüşlerde rakiplerinden üçünü yenilgiye uğratan dövüşçünün orduya alınmalarına izin verildiği kayıtlara geçmişti. Aynı zamanda hükümdarların festivallerde Subakhui karşılaşmalarını izlemekten büyük keyif aldığı da Kore arşivlerinde yazmaktadır. Amerikalı Antropolog Stewart Culin 1895 yılında, Kore oyunlarını incelemek için Kore’ye bir seyahat planı hazırladı ve burada ki oyunları seyretmek için Kore’ye geldi. Stewart Culin, burada izlediği müsabakalar hakkında bir kitap yayınladı (Kitabın adı Kore Oyunları) ve eserinde Taekkyon maçında karşılaşan iki çocuğun resmini de kitabına koydu. Taekkyon, halk arasında öylesine ilgi görmüştü ki bahis severler dahi bu müsabakalar üzerine kumar oyunları tertiplemeye başlamışlardı. Bunun sonucunda da Yeni-Konfüçyüsçü düşünceye sağdık olan hükümetten kumarın halk arasında yasaklanmasını öngören yeni kanuni düzenlemeler çıkarıldı, ancak Taekkyon 20. Yüzyılın sonlarına kadar devamlılığını korudu ve bu tarihten sonra bu dövüş sanatı faaliyeti uygun olmayan icraatlar olarak kabul görmeye başladı. Bunun sonucu olarak da Konfüçyüsçü hükümet yasalarıyla yavaşça Kore kültüründen Taekkyon’u silmeye başladı.
Taekwon do dövüş sanatı, 1943 yılında Kore halkının istiklaline kavuşmasının ardından resmi makamlar nezdinde bir bağımsızlık kazandı ve bu tarihten sonra bu dövüş sanatı Kore kültürünün bir parçası olarak dünya genelinde yaygınlaşmaya ve açılmaya başladı. 16 Eylül 1961 yılında Kore Taekwon do birliğinin kuruluşuyla bu dövüş sanatı yasal hale getirildi ve 25 Haziran 1962 yılında Taekwon do ulusal oyunlar kapsamına dahil edilerek tam anlamıyla yasal hale getirildi. 1965 yılında Taekwon do 8 farklı sıklette ulusal bir şampiyona düzenledi. Gelecek yıl ise ortaokul, lise ve üniversite öğrencileri arasında ve bireysel dallarda Kore, Birinci Ulusal Kore Taekwon do şampiyonasını tertip etmişti. Bu gün dünyanın en yaygın ve tercih edilen dövüş sanatları arasında yerini alan Taekwon do, her geçen gün popülaritesini arttırmaya devam ettirmektedir.

Comments are closed.