Osmanlı Oba Boksu

Hakan hoca Video
28 Kasım 2016
Wu Shu’nun Tarihçesi
23 Şubat 2017
hepsini göster

Osmanlı Oba Boksu

Osmanlı Oba Boksu’nun Tarihçesi

Osmanlı tokadının pirleri hiç şüphesiz ‘Deliler’ olarak adlandırılan Osmanlı kara ordusunun öncü askeri birliğidir. Askeriyenin asileri olarak bilinen bu birlik savaşlarda tek bir teknik kullanarak düşmanın üzerine doğru ilerler ve dev bir canavarın minik bir canlıya saldırması misali karşılarına çıkanı yok ederlerdi. Başlangıçta kara ordusunda görev alan bu birliğe kılavuz ve rehber anlamı taşıyan delil adı uygun görülmüştü; ancak bu süvari birliğinin korkusuzca düşmanın üzerine atılması, savaş meydanlarında sergiledikleri üstün cesaret ve görünüşlerindeki asilikten ötürü Deli namıyla anılmaya başlamışlardı. Dünya askeri tarihinin en ölümcül birliğinden olan Yeniçerilerin pirleri olduğu gibi Delilerde kendi pirlerine sahiplerdi. Efsanevi Yeniçerilerin büyük piri Ali bin Ebu Talib’ken, korkusuz Delilerin piri Ömer bin Hattab idi.

Deliler üzerlerinde silah olarak kalkan, mızrak, pala ve bozdoğan bulundururlardı ve başları üzerine pars veya benekli sırtlan derisinden yapılan tüylü miğferleri vardı. Deliler arslan, kaplan ve tilki postundan kesilip dikilen vahşi bir görünümü olan elbiseleri giymeyi pek severlerdi ve alt kısmada ayı veya kurt derisinden hazırlanan şalvarlardan (pantolon) giyerlerdi. Ayakkabı olarak da sivri burunlu bir çizme giyerlerdi ve kalkanlarının üzerinde ki kuş tüyleri ile tepeden tırnağa vahşi bir savaşçı görünümü ile düşmanlarının üzerinde görünüşleriyle dahi iz bırakırlardı. Delilerin taşıdıkları bayrakları üzerindeki yazılı söz, onların nedenli böylesine cesur olduklarını ve ileriye atılırken zerrre miktar tereddüte kapılmayışlarını bizlere açıklamaktadır (Kaderde Ne Varsa O Gelir Başa).

Deliler olarak adlandırılan süvari birliğinin çoğunluğu Türk ekseriyetlidirler ve Rumeli’de ikamet eden Türkler arasından özenle seçilmişlerdi; ancak yine içlerinde Boşnaklar, Hırvatlar, Arnavutlar ve Sırplar gibi Slav halklarının da içinde yer aldığı bu Osmanlı birliği, Rumeli Beylerbeyi ve Serhat Beylerinin maiyetindeki askerleri arasında yer alırlardı. Deliler, Serhadkulu adlı erler arasında yer almaktaydı, 16. yüzyılda Rumeli Beylerbeyi, Semendere ve Bosna sancak beylerinin himayesi altında, 17. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ise Anadoluda ki vezirlerin ve Anadolu beylerinin himayesi altında yer almışlardır. Bayrak adını verdikleri ocaklarda 60 kişilik birlikler halinde savaşlarda Delibaşı adını verdikleri komutanları emrinde savaşmaya hazır durumda ocaklarda talim yaparlardı.

Osmanlı birlikleri arasında hiç şüphesiz en gözde birliklerden olan Deliler, ıslatılmış mermer üzerinde yağlı çıplak elleri ile mermeri döverek talim yaparlardı. 20’li yaşlarında iri erlerden seçilen bu birlik bu talim tekniği sayesinde devasa ellere sahip olurlardı. Kimi zaman ellerinde sadece bir kalkan ve kimi zamanda kalkanda olmaksızın düşman üzerine ilerleyen bu iri yarı dev cüsseli Delilerin kendilerine doğru geldiğini gören düşman askerleri neye uğradığını anlayamadan Osmanlı Tokatı ile tanıştıktan sonra ya can verirler ya da can çekişirlerdi. Osmanlı Oba Boksu’ndaki Osmanlı Tokatı kavramı buradan türetilmiştir. OBA, Osmanlı ve İslam kültürünü yansıtan bir dövüş sanatı olup, ata sporumuz olan güreşteki Elense, Tek dalma, Çift dalma ve Alt Yan Tepik ya da Döner tepik gibi harmanlanmış özel teknikler yer almaktadır. İslami gelenekler bu sporun içinde karşılaşmada ‘Selamunaleyküm’, ‘Bismillahirrahmanirrahim’ ve ‘Hakkını Helal Et Kardeşim’ gibi dini vasıflara da sahip bir spor olan Osmanlı Oba Boksu’nda kendini göstermektedir. Sporcuların antrenmanlarını tamamlamasının ardından hocaları ile beraber, hocalarının arkasına geçip bağdaş kurup oturuyorlar ve dua ederek çalışmalarını tamamlıyorlar.

Osmanlı Oba Boksu kurucusu ve Federasyon Başkanımız Talat Ayhan’dan sizlere bahsetmek istiyorum. İlk olarak şunu söylemek isterim ki günümüzde spor camiasına hizmet eden kimseler ne yazık ki yüzyıl sonra unutulurken, Talat Ayhan’ın adı; bu milletin geçmişi ve geleceği arasına kurduğu köprü ve yaptığı keşfindeki dahiyane fikirleri sayesinde, yüzyıl sonra da hatırlanmaya ve konuşulmaya devam edecektir. Sayın Talat Ayhan, OBA’yı kurarken hayvanlardan çok etkilendiğini ve bunların içinde en çok arslanların tarzlarını incelediğini ifade etmektedir ki bu sebeple 8 ay boyunca bir arslanla yaşamıştır. Osmanlı tarihini çok iyi bilen Talat Ayhan, ecdadımızın çocukları nasıl yetiştirdiğini incelemiş ve vardığı kanı sonucunda atalarımızın evlatlarını cesur bir savaşçı olmaları için hayvanlarla yetiştirdiğini öğrenince keşfi için hayvanlar alemini incelemesi gerektiğini anlamıştır. Antrenmanlar esnasında sporculara az teknikle doğrudan sonuca gitmenin yolları öğretilmektedir ki bu beynimizi zorlamamızı ve baskı altında onu nasıl yönlendireceğimizi bizlere açıklamaktadır. OBA aslen atalarımızdan bizlere miras kalan kültürümüzün bir araya getirilmesiyle meydana getirilmiş bir savaş sanatıdır ve Talat Ayhan gelecek kuşaklara bu ruhu aşılayabilmek için onu hem bir spor hem de eğlenceli bir hale getirmiştir.

Osmanlı Oba Boksu As Başkanı olduğum için kendisi ile sürekli dialog halindeyiz ve sohbetlerimizden biri sırasında bu branşı kurmaktaki gayesini şu sözlerle dile getirmiştir: ‘’Kardeşim, bir gün bir yere davet edildik ve arkadaşlarla baktık ki bir gencimiz ringde bize ait olmayan figürlerle dans ediyor, biz kendisine ‘Neden bu şekilde dans ediyorsun?’ diye sorduğumuzda manidar bir cevapla karşılaştık ki bize ‘Kötü ruhları kovduğunu’ söyledi. Biz ne yazık ki çocuklarımıza kendi değerlerimizi barındıran felsefi fikirleri öğretemiyoruz ve onlar da etrafta ulaşılması kolay olan yanlış felsefi düşüncelerin içinde benliklerini kaybediyorlar ki ben buna engel olmak istedim. Bunun içinde 8 yıla yakın bir süredir gençlerimize nasıl kendi kültürümüzü aşılayabilirim diyerek düşündüm ve araştırma yaptım. İslam ve Osmanlı kültürünü onlara nasıl sevdirebileceğimi ve aşılayacağıma kafa yordum ve nasıl bizim benliğimizi yansıtan bir fikriyat ile onları yetiştirebileşeğimizi uzun uzun düşündüm. Gençlerimizin ağzından Allahın selamı ve besmelemiz eksik olmasın istedim bu yüzden müsabakadan önce gençler birbirlerini ‘Selamunaleyküm’ diye selamlıyor ve müsabaka başlarken ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diyerek besmele çekiyorlar. Elbiselerimiz dahi bizi yansıtmalı ve görsel olarak tarih kokmalıyız bu yüzden üst tarafta cüppe ve alt tarafta şalvar olarak sporcularımızı giydirdik ki Osmanlı insanı da bu şekilde giyinirdi’’

Comments are closed.